Türk Dünyası Parlamenterler Birliği Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yılında “Türk dünyasının sorunları üzerine 2023 kültür faaliyetleri” kapsamında “Türk İslam Kültür Mirası Olarak Balkanlarda Bektaşilik Uluslararası Sempozyumu”nu düzenlendi.
Türk Dünyası Parlamenterler Birliği’nin Sakarya Üniversitesi ile birlikte Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının katkıları ile gerçekleşen “Türk İslam Kültür Mirası Olarak Balkanlarda Bektaşilik Uluslararası Sempozyumu 26 Nisan 2023 tarihlerinde Millî Kütüphane Konferans Salonunda yapıldı. Sempozyumda bilimsel bildiriler sunuldu.
Sempozyum Teo-Stratejik bağlamda Balkanların geleceği açısından Bektaşiliğin ana temalarından;
-Teo Stratejik Bağlamda Bektaşilik,
-Geçmişten Günümüze Balkanlarda Bektaşilik,
-Balkanlarda Güncel Bektaşilik,
-Türk Kültürü Bağlamında Bektaşilik,
Başlıkları altında değerlendirilmiştir.
Türk İslam Kültür Mirası Olarak Balkanlar’da Uluslararası Bektaşilik Sempozyumu, Türk Dünyası Parlamenterler Birliği Başkanı Sayın Nail ÇELEBİ’nin açış konuşmaları ile başladı.
Saygıdeğer Bakanım,
Saygıdeğer Milletvekillerim,
Saygıdeğer Hocalarım,
Saygıdeğer STK kuruluş temsilcilerim,
Saygı değer basın,
Saygıdeğer hanımefendiler, beyefendiler, değerli hazirun.
Programımıza teşriflerinizden dolayı hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bugün burada; Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yılı münasebetiyle Türk Dünyası Parlamenterler Birliği olarak Sakarya üniversitesinin işbirliği ve Kültür ve Turizm Bakanlığının destekleriyle
Türk Dünyasının gündeminde bulunan sorunlar üzerinde “2023 yılı” Kültür Faaliyeti kapsamında kültürel çalışmalar yapmak için “Türk İslam Kültür Mirası Olarak Balkanlarda Bektaşilik Uluslararası Sempozyumu” düzenlenmiştir.
Kültürel etkinliğimizde; Teo-Stratejik bağlamda Balkanların geleceği açısından Bektaşiliğin ana temalarından olan;
-Teo stratejik Bağlamda Bektaşilik,
-Geçmişten Günümüze Balkanlarda Bektaşilik,
-Balkanlarda Güncel Bektaşilik ve
-Türk Kültürü Bağlamında Bektaşilik,
Başlıkları altında değerlendirmeler yapılacaktır.
Sempozyumun mimarı Hacı Bektaş Veli, Horasan'dan çıkıp Anadolu’ya yerleşmiş ve İslam'ı Türklere sevdirmiş büyük bir mutasavvıf olup ayrıca Bektaşiliğin kurucusudur.
Onun öğretileriyle Anadolu aydınlanmış ve buradan çıkan ışık, Kuzey Afrika, Türk dünyası ve Balkanlar coğrafyasına yayılarak o bölgeleri de aydınlatmıştır.
Bektaşilik, Balkanların Müslümanlaşmasında son derece önemli bir yere sahip tasavvufi harekettir. Bektaşi şeyhlerinin ortaya koyduğu hoşgörülü tutum ve davranışlar, Balkanlardaki Hıristiyan toplumun Müslümanlaşmasına önemli katkı sunmuştur.
Bektaşilik, halkların kültürel, sosyal ve siyasal yaşantısında özel bir konuma sahip olup Balkanlarda özellikle 18. ve 19. yüzyılda oldukça etkili bir tasavvuf akım olmuştur.
İnsanların gönlüne hitap eden Bektaşiliğin temel vurgusu insan olması nedeniyle farklı kesim ve kitleler tarafından içten ve samimi olarak benimsenmiştir.
Bektaşilik, Balkan Türk ve Müslümanlarında köklü bir yere sahip olmuş ve Müslümanların yaşadığı tüm Balkan bölgelerinde benimsenmiştir.
Ancak; Sosyalist Devletler döneminin din ve dini değerlere karşı tutumu sonucu. Bektaşilik de payını almış ve bu doğrultuda tekkeler kapatılmış ve Bektaşilik yasaklanmıştır.
Daha sonra, Sosyalist Yugoslavya devletinin dağılmasıyla siyasi özgürlüklerine kavuşan toplumlar kültürel değerlerine sahip çıkmaya başlamış ve bu doğrultuda Bektaşilik de yeniden yeşermeye yüz tutmuştur.
Bu süreçte Balkanlarda Türk-İslam kültürünün varlığının korunmasına yönelik bilimsel ve kültürel çalışmalar kendisini göstermeye başlamıştır.
Ancak bu süreçte bir başka tehlike ortaya çıkmaya başlamıştır.
Şöyle ki: Sosyalist dönem sonrası Balkanlara Ortadoğu kökenli dini istismar eden radikal akım mensupları akın etmeye başladı.
Özellikle Bosna-Hersek savaşı sonrası bu yoğunlaşma ve öbekleşme daha da arttı ve halk üzerindeki etkinlikleri daha da güçlendirdiler.
Bu gelişmeler Balkan halklarında Osmanlı döneminde yoğunlaşan Türk Kültürü ve Türkiye karşıtı çalışma ve fikir oluşumlarını güçlendirdiğinden, Türkiye karşıtlığının artmasına da sebep olmuştur.
Bu radikal Selefi gruplar yanında Şiilerin, Balkanlarda yoğunlaşan faaliyetleri de bölgedeki Müslümanların geleneksel dini anlayışlarını bozmaya yönelik çalışmalarına katkı sağlamıştır.
Öte yandan Hıristiyan misyonerlerin genelde Müslümanlar ve özellikle Bektaşiler üzerinde yürüttüğü çalışmaların yoğunluğunu da artırmıştı.
Sonuçta; söz konusu faaliyetlerin tümü, Türk kültürü ve Türkiye devleti aleyhinde şekillenmiştir.
Osmanlılardan önce Balkanlara ulaşan tasavvufi oluşumlar Balkanlardaki dini oluşum ve Türk kültürünün köklü geçmişini şekillendirirken bunlar arasında öne çıkan inanç ve düşünce oluşumu Bektaşilik olmuştur.
Bektaşilik aynı zamanda Balkan halkları ve Müslümanlarının kültürlerinin etkileşimde bulunmasını sağlayan bir özelliğe sahip olması nedeniyle Balkanların en ücra köşelerinde Türkün kültürel bağlarını koruyan bir yapıya sahiptir.
Buna göre Bektaşilik dini anlayış ötesi bir olgu ve düşünce biçimidir.
Son zamanlarda Balkanlarda gittikçe güçlenerek yerleşmeye çalışan Selefi/Vehhabi oluşumların, Türk kültürüne ve Balkan Müslümanlarının kadim inancı olan Hanefi-Matüridi düşünceye yönelik propagandalarının önünün kesilmesinde Bektaşilik önemli bir misyona sahiptir ve bu alanda da ciddi başarılara öncülük etmiştir.
Buna rağmen son zamanlarda Bektaşiliğin geleceğinin şekillenmesinde etkin rol sahibi olacak daha ciddi ve önemli bir tehlike ortaya çıkmıştır.
Bu ise Balkanlarda köklü bir yapıya sahip olan Bektaşiliğin, İslami kök ve Türk kültüründen koparılarak, bağımsızlaştırılmaya ve farklı bir dini oluşum haline getirilme çabasıdır.
Bu girişim ve gelişme ise, Balkan Müslümanlarını Hanefi-Matüridi eksenli Balkan Müslümanlığından uzaklaştırmak ve aynı zamanda İslamiyet’ten ayrı bağımsız bir din haline getirilmesine yönelik çalışma olupr, Balkanlardaki Müslümanları Türk kültüründen koparma ve Türkiye ile bağının kesme amacına da yönelik bir çabadır.
Esasen; yaklaşık beş yüz yıldır Türk kültürü hamuruyla yoğrulmuş Balkan halkları ve devletleri, son dönemdeki siyasi gelişmeler doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı tavır almaya başlamışlar ve Türkiye aleyhindeki çalışmaları teşvik etmişlerdir.
Bunun sonucu olarak ta Balkanizasyon deyiminin merkezi olan Balkanlarda etnik ayrımcılık ve kayırmacılık sonucunu doğuran Milliyetçilik akımları, ivme kazanmış ve bu durum da daha çok Türkiye’nin aleyhine gelişme göstermiştir.
Bu nedenlerden dolayı hem Türkiye aleyhine yönelik gelişmelerden hem Balkan Türk ve Müslümanlarının hem de Türkiye Cumhuriyeti devletinin olumsuz etkilenmemesi için tedbirler almak zorundadır.
Burada en büyük etkenin Bektaşilik olacağı kanaatindeyiz.
Şöyle ki, Balkan coğrafyasının Türkleşmesi/İslamlaşması Türk dervişleri ve bu kişilerle birlikte hareket eden aşiret/topluluklar üzerinden gerçekleştirilmiştir.
İslam dinini Balkanlara ulaştıran bu Türk oba ve aşiretlerinden dolayı olsa gerektir ki Balkanlarda Türk, Müslüman anlamı taşımakta ve çoğunlukla Türk kelimesi Müslüman sözcüğüyle ifade edilmektedir.
Nitekim çok eski bir Boşnakça ilmihalde “Ne zamandan beri Türk’sün?” sorusunun hemen altında “Kalubela’dan beri” cevabı bulunmaktadır.
Bu durum İslamiyet mayasıyla yoğrulan Türk kültürünün Balkan halklarındaki etki ve önemini ortaya koymaktadır.
Balkan Müslümanlarının ezici çoğunluğu itikatta Matüridi ve amelde ise Hanefidir.
Matüridilik İslam dininin Türk kültürü katkılı dini anlayışı olup Balkan Müslümanlarının kültürel yapısıyla bağdaşıktır.
Bektaşilik ise Matüridi ve Hanefi eksenli bir dini anlayış ve oluşumdur.
Günümüz Balkan toplum ve devletleriyle Türkiye arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesinde en önemli faktör teo-stratejik uygulamadır.
Teo-Stratejiler ve Türkiye, çağımızı şekillendiren olayların arka planındaki en önemli unsurlardan biri olan ve giderek bölgesel ve küresel politik stratejilerin de en etkili aracı olarak karşımıza çıkan din’in uluslararası ilişkiler ağındaki stratejik boyutunu aydınlatmayı amaçlayan bir düşünce ve uygulama biçimidir.
Teo-strateji aynı zamanda “Kültürel bilinci, ortak tasavvur biçimlerini, sembolleri ve mitleri dini-politik dille ortak bir amaç için güç unsuruna dönüştürme, farklı inanç ve kültür havzalarını yönlendirme ve kendi politik-ekonomik kurallarına bağlama yöntemi, egemen devletlerin ve güç merkezlerinin farklı nedenlerle uyguladıkları politik pratikleri dinle meşrulaştırmadır.
Dini inanç ve oluşumların ötesinde bir anlam taşıyan teo-strateji, Türkiye’nin Balkan politikasındaki hareket yöntemi, sosyo-politik bağlamı, farklı olana karşı durum alma biçimi, uluslararası ilişkilerde güç oluşturma ve bu gücü kullanma yöntemidir.
Uluslararası ilişkilerde siyasi, askeri ve ekonomik güç oluşturma ve konjektürü şekillendirme biçimi olan teo-strateji günümüz devletler arası ilişkilerden birincil faktörler arasındadır.
Nitekim Sırbistan başta olmak üzere Balkan devletlerinin, Avrupa’dan daha çok Rusya ile yakın ilişkili olmasında sahip oldukları Ortodoksluk anlayışı önemli bir rol oynamaktadır. Yani aynı Hristiyanlık anlayışı onların aralarındaki ilişkiyi pekiştirmektedir.
Benzer şekilde Balkan Müslümanlarının Matüridi-Hanefi eksenli bir din anlayışına sahip olması, teo-stratejik açıdan değerlendirilmesi gereken önemli bir faktördür.
Bu durum öncelikle Balkan Müslümanlarının Türkiye ile bağlarını güçlendirecektir. Öte yandan Balkan Müslümanlarının mensup olduğu Matüridi-Hanefi dini anlayışın güçlendirilmesiyle Selefilik/Vehhabilik gibi Ortadoğu kökenli radikal dini akımların da önünü kesecektir.
Yine Hristiyan misyonerlerin Balkan Türk ve Müslümanlarına yönelik çalışmalarının önündeki en büyük engel de yine Matüridi-Hanefi İslam anlayışı olduğu için bunun güçlendirilmesi ve bilinçlendirilmesi gerekmektedir.
Uluslararası alanda barış ve huzurun temininde dinlerin etkisi göz önüne alındığında dini inançların medeniyetlerin çatışmasına değil, barışına zemin oluşturacak ilkelere sahip olduğu bir hakikattir. Burada Matüridi-Hanefi İslam anlayışının dünya barışına ve başta Balkanlar olmak üzere tüm Türk dünyasının birlikteliğine yönelik yapacağı katkıyı göz ardı etmemek gerekir.
İslam dininin savaş, terör, radikalleşme gibi kavramlarla ilişkilendirildiği bir çağda “medeniyetler barışına” katkı sağlayacak bir dini anlayışa ihtiyaç duyulduğu günümüzde bunun en güçlü sağlayıcısının Matüridi-Hanefi dini anlayış olduğu genelde dünya toplumlarına özelde ise Balkan halklarına anlatılması gerekir.
Bunun sağlanması için, Balkanlarda mevcut olan Matüridi-Hanefi anlayışın canlandırılması gerekmektedir.
Son olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin balkan politikalarının iyileşmesi ve geliştirilmesinde teo-stratejinin önemini göz ardı etmeden Bektaşiliğin önemli bir unsur olduğunu gözeterek çalışmalarımızı yürütmeliyiz.
Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yılı münasebetiyle 2023 yılı Kültür Faaliyeti kapsamında düzenlediğimiz bu sempozyum da ifade ettiğimiz çalışmalara katkı sağlamak amacıyla gerçekleştirilmektedir.
Yüce heyetinize saygılar sunarım. Sağolun var olun.
Daha sonra Bakanlık adına TİKA - Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanı Sayın Serkan KAYALAR konuşmaları ile devam etti.
Türk Dünyası Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Sayın Nail Çelebi,
Yurtdışından ve ülkemizin çeşitli üniversitelerinden programa katılan değerli Hocalarımız,
Kıymetli katılımcılar,
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyetimizin 100. Yılında, Türk Dünyasının 2023 yılı kültür faaliyetleri kapsamında hazırlanan bu değerli sempozyumda sizlerle bir arada olmaktan büyük mutluluk duymaktayım.
Malumunuz Anadolu’muz, asırlar öncesine uzanan, zengin bir kültür birikimi içinde yoğrulmuştur. Ve bugün bizlere dünyada eşine az rastlanır bir medeniyet mirası kalmıştır.
Kuşkusuz, bu emanetin taşıyıcısı insandır, en başta da büyük düşünce ve gönül erlerimizdir. Öyle ki; bereketli topraklarımız, bugüne kadar Hazreti Mevlana, Yunus Emre, Ahi Evran ve Hacı Bayram-ı Veli gibi sayısız gönül eri çıkarmıştır.
Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri de bu silsilenin en kıymetli şahsiyetlerinden bir olmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadeleriyle; “Ahmet Yesevi Ocağı’ndan başlayıp, Kafkaslara ve Anadolu’ya, oradan Balkanlara ve dünyanın dört bir yanına yayılan Hacı Bektaş-ı Veli irfanı bugün de yolumuzu aydınlatmayı sürdürmektedir.”
Dolayısıyla Bektaşilik; kültürümüzün mayasına can suyu veren damarlardan biri olagelmiştir. Sözlü geleneği, şiirleri ve öğretileri ile her yönden bizleri beslemeye devam etmektedir.
“Gelin canlar bir olalım, iri olalım, diri olalım.”
---------
“Sevgi saygı üstüne kurulmuştur yapımız, Ta ezelden ebede açık durur kapımız” der Hacı Bektaş-ı Veli hazretleri.
Bektaşi Piri Balım Sultan da;
“Biz Urum abdallarıyız
Maksudumuz yârdir bizim
Geçtik ziynet kabasından
Gencinemiz erdir bizim” der.
Tüm bu mısralardan da anlaşılacağı üzere Hazreti Hünkârın ve izinden gidenlerin öğretisinde, muhabbet ve birlik her daim merkezdedir.
Bu anlayış, Bektaşiliğin geniş bir coğrafyada hüsnü kabul bulmasına vesile olmuştur. Ayrıca Türklük ve İslam bayrağının da Balkanlara ve diğer bölgelere taşınmasının önünü açmıştır.
Dolayısıyla bugün Balkanlar’da, İslam ve Türklük’ten bahsedilecekse; Bektaşi geleneğine de bu birikim içinde hak ettiği değeri vermek son derece önemlidir.
Bizler devletimizin ilgili tüm kurum ve kuruluşları ile bu değerin farkında olarak, uzun yıllardır çeşitli faaliyetler yürütmekteyiz.
Kuruluşunun 30. Yılını geride bırakan, 60 ülkede 62 ofisi bulunan kurumumuz TİKA da, kalkınma projeleri yanında kültürel işbirliğine ayrı önem vermektedir.
Birçok ülkede yürüttüğümüz projeler ile ortak kültürel mirasımızın korunması için gayret etmekteyiz.
Balkanlarda da Bektaşi kültürünün yaşatılması adına bugüne kadar birçok önemli projeyi hayata geçirdik.
Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla, Macaristan’da bulunan, Kanuni Sultan Süleyman’ın Budin seferine katılan ve orada vefat eden Bektaşi Dervişi Gül Baba’nın türbesini restore ettik.
Türk-Macar dostluğunun sembolü olan bu kıymetli mirasın yaşatılması adına bir de müze inşa ederek, türbenin bulunduğu Gül Baba Sokağını da aslına uygun yeniledik.
Öte yandan, Bektaşilik geleneğinin, ilmi ve akademik çalışmalarla desteklenerek kaynakların çoğalmasını önemsiyoruz. Bu anlamda, seminer ve sempozyum gibi bugüne kadar 20’ye yakın ilmi programa katkı sağladık.
Halk ozanları buluşmalarına hem yurt içinde hem yurtdışında destek sağlıyoruz.
Âşıklık geleneğinin yaşatılması için Türk Dünyasında çeşitli projelere de destek oluyoruz. Örneğin, Gürcistan’da Türk halk ozanı Aşık Kamandar Efendiyev’in evini müze olarak yeniledik.
Ayrıca Balkanların İslam ve Türklük ile tanışmasında, büyük katkısı olan Sarı Saltuk Baba’nın hayatının anlatıldığı Saltıkname eserini TİKA olarak yayımladık.
İnşallah Gül Baba için de benzer bir eserin çalışmalarına devam ediyoruz.
Şüphesiz, daha gidilecek çok fazla yol, yapılacak çok fazla işimiz var.
Özellikle Bakanlığımız bünyesinde kurulan Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığının da, bundan sonra yürütülecek çalışmalara oldukça önemli katkılar sağlayacağına gönülden inanıyorum.
Bu vesileyle, sizlerle bir arada olmaktan duyduğum memnuniyeti tekrar ifade ediyor,
Sempozyumun hazırlığında emeği geçen Türk Dünyası Parlamenterler Birliğimize ve Sayın Başkanımız Nail Çelebi’ye,
Sakarya Üniversitemize teşekkür ediyor, verimli bir program olması temennisiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sempozyum 26 Nisan saat 10.00’da “Açılış Oturumu”, saat 12.00-18.00 saatleri arasında “I., II., III ve IV. Oturum”, yapıldı ve Oturumlarda “Balkanlar’da Bektaşilik” teması ele alındığı şölende, Balkanlardaki Türk-İslam kültürü bağlamında ve Türkiye’nin Balkanlardaki teo-stratejisi ve teo-diplomasisi açısından Bektaşiliğin sosyo-kültürel ve teolojik yönleri anlatıldı.Saat 18.30-19.00’da “Değerlendirme Oturumu” ile sona ermiştir.
Sempozyumun farklı oturumlarında Türkiye, ABD, İtalya, Bulgaristan, Kuzey Makedonya, Arnavutluk, Rusya, Saray Bosna, Özbekistan ve Kırgızistan’dan katılan akademisyenler sundukları bildirilerde; “Balkanlarda Bektaşiliğin bugünü ve yarını, Balkanlardaki Bektaşiliğin tarihçesi, Balkan Bektaşilerinin kültürel yapısı, Balkan Bektaşilerinin dinî yapısı ve inanç biçimleri, Balkan siyasetinde Bektaşilik, Balkan kültüründe Bektaşilik, Türkiye-Balkan devletleri ilişkileri açısından Bektaşilik, Türk kültürü açısında Balkanlarda Bektaşilik, Balkan Müslümanları ve Bektaşilik” konularını ele aldılar. Bilim adamları bildirilerinin ardından soruları yanıtladılar.
Balkanlar ülkeleri ile Türkiye’nin, Balkan halkları ile Anadolu halkının tarihsel ve kültüler bağlar son derece güçlüdür. Türkiye ve Balkan devletlerinin siyasî ve kültürel ilişkilerinin belirli dinamikleri vardır. Balkan coğrafyası, Türk kültürünün küçümsenemeyecek izlerini bağrında taşıyor. Anadolu’daki Türk dinî ve milli kültürünün Balkan topraklarındaki yansıması olan Bektaşiliğin bilim adamları tarafından incelenmesi, Türkiye-Balkan ilişkilerine katkı sağlayacaktır.
Türk Dünyası Parlamenterler Birliği, Balkanlar’da Bektaşilik Uluslararası Sempozyumu ile Türkiye Cumhuriyeti’nin Balkan politikalarının iyileştirilmesi ve geliştirilmesinin yanı sıra İslamiyeti Balkanlara kültürüyle, medeniyetiyle, sanatı ve edebiyatıyla götüren sufi dervişlerin dinî ve manevi mirasının gelecek kuşaklara aktarılmasını yardımcı olmayı hedeflemiştir.
Oturum (I. Session)
Teo- Stratejik Bağlamda Bektaşilik
BAŞKAN: Doğan KAPLAN (Moderator)
1-Doğan Kaplan’ın Moderatörlüğündeki Açılış Oturumunda Prof. Dr. Ramazan Biçer “Bektaşi Nefeslerinde Matüridi Temalar”,
2-Doğan Kaplan “Velayetname Bağlamında Hacı Bektaş Veli’nin Sosyal Çevresi”,
3-Prof. Dr. Cenksu Üçer, “Demir Baba Velayetnamesinde Yer Alan İnanç Unsurları Üzerine Bir Değerlendirme”
4-Doç. Dr. Recep Önal, “Türk-İslam Düşünce Tarihinde Matüridilik-Bektaşilik Etkileşimi: Benzerlik ve Farklılıklar” adlı bildiriler sundular.
II-OTURUM (II. Session)
Geçmişten Günümüze Balkanlarda Bektaşilik
Başkan: Gianfranco BRIA (Moderator)
1. Seyedamirhossein ASGHARI. Baylor University. Waco, USA. “Notes on the Bektashi Shii Convergence/ Bektaşi Şii Yakınlaşması Üzerine Notlar”.
2. Gianfranco BRIA. Prof. Dr. Sapienza University of Rome. İtaly. “Tasawwuf in post-socialist Albania: Rediscovering tradition, progressivism and nationalism/ Post-sosyalist Arnavutluk'ta tasavvuf: Geleneği, ilerlemeciliği ve milliyetçiliği yeniden keşfetmek”.
3. Asif MUHIDDIN. Kashmir University. India. “Bektashism in Albania: Historical roots and role during national avakening period/ Arnavutluk'ta Bektaşilik: Ulusal uyanış döneminde tarihi kökler ve rolü”.
4. Bogdana TODOROVA. Prof. Dr. Bulgarian Academy of Sciences. Bulgaristan. “The Bektashi order of Dervishes in Bulgaria and Macedonia: Historical, Cultural trends and perspectives/ Bulgaristan ve Makedonya'daki Dervişlerin Bektaşi tarikatı: Tarihsel, Kültürel eğilimler ve bakış açıları”.
5. Mensur NUREDIN & Vecdi CAN. Prof. Dr. International Vision University. N. Macedonia. “Bektaşi Tekkeleri ve Harabi Baba Tekkesi/ Bektashi Lodges in Balkans and Harabati Baba Lodge (Dervish Lodge)”
III-OTURUM (III. Session)
Balkanlarda Güncel Bektaşilik
Başkan: Bogdana TODOROVA (Moderator)
1. Amila Svraka IMAMOVIC. University of Sarajevo. “Bektashi order in Bosnia and Herzegovina: History, organization and characteristics/ Bosna Hersek'te Bektaşi tarikatı: Tarih, teşkilat ve özellikler”.
2. Avni LALA. Tiran-Albania. “Geçmişten günümüze kadar Arnavutluk’ta Bektaşilik İmajı/ The Image of Bektashism in Albania from the Past to the Present”.
3. Samed ÖMERDİÇ. Saraybosna-Bosna Hersek. “Güncel Yorum Bağlamında Balkanlar’da Bektaşilik Çalışmaları/ Bektashism Studies in the Balkans in the Context of Current Interpretation”.
4. Numan ARUÇ. Üsküp-K. Makedonya. “21. Yüzyıl ve Yeni Türk Yüzyılında Bektaşiliğin Müesseseleşme Meselesi ve Önemi/The Institutionalization Issue and Importance of Bektashism in the 21st Century and the New Turkish Century”.
IV-OTURUM (IV. Session)
Türk Kültürü Bağlamında Bektaşilik
Başkan: Moneeba IFTIKHAR (Moderator)
1. Irina KARABULATOVA. Prof. Dr. Lomonosov Moscov State University. Russia. “Bektaşilik ve Türk Kültürü/Bektashism and Turkish Culture”.
2. Bakıt MURZARAYIMOV. Doç. Dr. Kırgızistan Manas Üniversitesi. Kırgız kültüründe “Eline, diline ve beline sahip olma” düsturuna dair izler/Traces of the motto of "having hands, tongue and waist" in Kyrgyz culture”.
3. Yusubov Jaloliddin KADAMOVICH. Dr. University of Uzbekistan named after Mirzo Ulugbek. “Comparative analysis to the improvement of personality in the teaching of Al-Farabi and Bektashism”.
4. Aziza TURAKULOVA. Doç. Dr. National University of Uzbekistan named after Mirzo Ulugbek. Uzbekistan. “Socia-psychological analyses of Bektashi and Uzbek Culture”.
5. Moneeba IFTIKHAR. Mass Communication Lahore College for Women University Lahore. Pakistan. A Public Opinion on Bektashi Religious Belief among Sufi Muslim of Pakistani.
DEĞERLENDİRME OTURUMU (Evaluation Session)
Vecdi CAN, Prof. Dr.
Numan ARUÇ, Prof. Dr.
Başta Balkanlar olmak üzere dünyanın farklı yerlerinde mensubu bulunan
Bektaşiliğin kaynak ve merkezi Türkiye-Nevşehir-Hacı Bektaş İlçesidir. Bu
doğrultuda dünyanın farklı bölge ve ülkelerinde Bektaşilik üzerine çalışma yapan
bilim insanlarına Bektaşiliğin çıkış yeri ve alanı olan Hacı Bektaş Makamını,
kültürünü ve merkezini tanıtmak amacıyla proje Türkiye’de gerçekleştirildi. Ulaşım
ve konuklama gibi imkanlar doğrultusunda sempozyum Ankara’da gerçekleştirildi.
27 Nisan 2023 tarihinde Hacı Bektaş İlçesine ziyaret gezisi düzenlendi. Bu doğrultuda Hacı Bektaş Veli Müzesi.2. Hacıbektaş Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Bektaş Efendi Türbesi,Atatürk’ün Konakladığı Atatürk Evi, Kadıncık Ana Türbesi, Atkaya, Hamurkaya ziyaretlerigerçekleştirildi. Aynı gün içerisinde Kapadokya gezisi de yapıldı.
Comments