Meryem Aybike Sinan
Dünyada ülkeler ırk, din ve akrabalık bağlarından mütevellit bir araya geliyor, birlikte hareket ediyor, her alanda güç birliği ederek ortak menfaatlerini pekiştirme yoluna gidiyorlar.
Dünyadaki yeni yaklaşım bu!
Avrupa Birliği olsun, Arap Birliği olsun (istisnalar hariç) özellikle biz Türkler mevzu bahis olduğunda ilginçtir ortak karar alıyor ve karşımızda duruyorlar. Son günlerde dört bir yandan birlikte hareket eden Türkiye karşıtı ülkelerin ortak noktalarının din ve akrabalık bağları olduğunu görüyoruz.
Hadi Hristiyan blokunu, Avrupa Birliği ülkelerini anladık, peki Arapların (tabii ki halkını değil, liderlerini kastediyorum) Müslüman bir ülke olan Türkiye’ye karşı geliştirdikleri bu ortak tutumu ve karşı duruşu nasıl değerlendirmeliyiz? Aslında bu tarih boyunca karşımıza çıkan bir gerçeklik. Araplar Türk milletini tarih boyunca hiçbir zaman “Din Kardeşliği” bağlamında kendilerine yakın görmediler, benimsemediler, ayrı tuttular! Tam tersine Türk Milleti ise ısrarla bu din kardeşliğini hep önemsedi, önemsiyor…
Tarihe baktığımızda aslında tarih bize her şeyi anlatıyor.
Rivayete göre, Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, sırf akrabalık bağı kurmak için dönemin yirmi altıncı Abbasi halifesi Kaim bin Emrillah’ın kızına talip olur lakin uzun süre Halife ayak diretir ve kızını vermek istemez… Bu inada binip de Tuğrul Bey üzerine yürüme kararı alınca iş tatlıya bağlanır! Oysa halife varlığını Tuğrul Bey’e borçlu olduğu hâlde, yine de bir Türk’e kızını vermek istemez!
Bugün Araplar aynı bakış açısına sahiptir yazık ki! Bir Hristiyan ülkeyi bize yeğleyen bu tuhaf, anlaşılmaz ve kökü çok derinlerde saklı bu ön yargılı bakış açısını kırmanın bir yolu kalmış mıdır emin değilim!
İşte bu nedenlerden ötürü artık Türk milleti ki bütün Türk Şûrası ülkeleri ve otonom cumhuriyetler de dâhil, dünya yüzeyindeki yaklaşık 300 milyon civarındaki bu büyük milletin her anlamda ortak hareket etmesi elzemdir. Geçtiğimiz günlerde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Bakü’ye atanan Yunan Büyükelçisini kabulünde her anlamda Türkiye’nin yanında ve arkasında olduklarını beyan etmesi uzun zamandır hayalini kurduğumuz, özlediğimiz dev bir adımdı…
Bu tavır umarız ki diğer kardeş ülkelerde de değerlendirilecektir.
Peki Azerbaycan Türkiye ilişkilerinin bu boyuta gelmesinde etkili olan amil neydi? Hiç kuşkusuz bugüne kadar yapılagelen askerî, ekonomik, kültürel, sosyal… Hemen her alanda atılan dev adımların artık sahada meyvesini vermesi olarak değerlendirmek mümkün. Uzun zamandır bir Türk Dünyası derdi olan bir avuç insan hep şunu söyledi, söylüyor:
“Bir 'Türk Dünyası Bakanlığı' kurulsun, bu alana daha titizlikle ve ayrıntılı bakalım ve kardeş ülkelerle her alanda güçlü, çok sıkı iş birliği geliştirelim!”
Hiçbir zaman giremeyeceğimiz Avrupa Birliği için vakti zamanında bir AB Bakanlığı kurulmuştu. Netice ortada zira bu bakanlık daha sonra kapatıldı! Demek ki artık bazı gerçekleri masaya koyma zamanı gelmiş ve geçmektedir. Acilen bir “Türk Dünyası Bakanlığı” kurulmalı ve Türk Konseyi üyesi kardeş ülkelerde de bu bakanlığın kurulması yönünde öncülük edilmelidir. Tam 31 sene önce bugünkü Türk Konseyi ülkelerinin bağımsızlığını kazanacağını hiç kimse düşünemez, hayal edemezdi.
Gidişat bize gösteriyor ki dünya çok farklı bir rotaya girmiştir ve ülkeler klikleşmelerini din ve akrabalık bağları üzerinden geliştirme tutumunu terk etmeyecekler. Bizler de bir “Türk Dünyası Bakanlığı” kurarak kendi akrabalarımızla kardeşlik hukukumuzu daha da geliştirebiliriz!
Sizce değmez mi?
Comments