Türk Dünyası Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Nail ÇELEBİ,Konuşmasına;
Birliğimizin TÜRK DÜNYASI KONFERANSLARI BAŞLIĞI altında düzenlemiş olduğu “TÜRK DÜNYASI VE GERÇEKLER” konulu konferansında yaptığı konuşmasında;konferans vesilesi ile ülkemizde Türk Milliyetçiliği fikrini savunmanın suç olmaktan Mahkeme kararı ile son bulduğu 3 Mayıs 1944 tarihinin yıldönümü olan TÜRKÇÜLÜK gününü kutluyorum dedi.
Türklük kaderimiz İnançlarda tercihimizdir diyen Hoca Ahmet Yesevi Hazretlerinide saygı ile andıktan sonra,
1992 yılında SSCB nin yıkılması ile birlikte Türk topluluklarının(Kazakistan,Azerbaycan,Türkmenistan,Özbekistan ve Kırgızistan) bağımsızlıklarını ilan ettiğini ve Türkiyeninde hemen bu ülkelerin bağımsızlıklarını kabul ettiğini,ancak bu avantajını istediği gibi kullanamadığını ifade etmiştir.
Türkiyenin bölgemizde ve dünya da söz sahibi olabilmek için küresel güç dengelerini dikkate almak zorunda olduğunu,Çünkü; Arap ülkeleri ırk ve mezhep farkından dolayı bizi aralarında istemedikleini,ırk ve din farkından dolayı bizi AB, BM, NATO, BRISÇS ülkelerinde istemediğini belirterek, geriye yeni güç dengesi olarak tek çare kaldığını onunda Türk Devletleri Birliğini kurmak olduğunu söylemiştir.
Kısaca;Türkiyenin dış politikadaki yalnızlığınıda Türk Devletleri Birliği ile telafi edebileceğimizi dile getirerek aynı ırktan olmayan, Dilleri, kültürleri farklı Avrupa Devletleri bir birlik kurabiliyor da, Türk Devletleri neden kuramasın? Veyahut; Avrupa Birliği hayal değilde, Türk Devletleri Birliği neden hayal olsun ?dedi.
Türk Birliği fikrini ilk ortaya atan Devletin Kazakistan olduğunu, Kazakistanı Kırgızistan ve Azerbaycanın desteklediğini belirtmiştir.
Ayrıca şunu da unutmamak lazımdır ki; Türk Birliğinin kurulması halinde Dünyada bu birliğe karşı koyacak hiçbir gücün olamıyacağını,Bu birlikteliğin her türlü yeraltı kaynağı, Milyarlarca Dolarlık bir Ekonomisi, 5 Milyona yakın asker ve 250-300 Milyonluk nüfusu ile dünyanın süper gücü olacağını belirtmiştir.
Bu nedenlerden dolayı da ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin bu birliğin kurulmasını engellemek için her türlü çalışmayı yaptıklarını da iyi biliyoruz.Dedi.
Türk Devletleri Birliğinin oluşturulması için neler yapmalıyız? Sorusun cevabınıda sanırım sayın Bakanımız verecektir.
Bizlere burada bu konferansın düzenlenmesine vesile olan Ali Tepe Vakfı yöneticilerine ve siz katılımcılara teşekkürler ederken Eylül 2019 dan sonra düzenleyeceğimiz ARAP BAHARI VE HATAY FAKTÖRÜ konulu ikinci Konferansımızda buluşmak üzere Saygı ve sevgilerimi sundu.
TÜRK DÜNYASI ve GERÇEKLER KONFERANSI
Bu konferansı Türk Dünyası Parlamenterler Birliği’ nin organizasyonu ile tertiplemiş bulunuyoruz. Katılımcılara çok teşekkür ederim.
Türk dünyası denilince, Türkler’ in tarihte ve bugün yaşadığı yerler ve yaşamları aklımıza gelmekle birlikte; tarihe bıraktıkları eserler ve yaşadıkları olaylar önümüzdeki zaman sürecinde neler yapılacağını göstermektedir.
Dünya da Türk olarak kalmak ve yaşamak kolay değildir. Türk adı, dünya tarihinde, değişik zamanlar da, bazen siyasi bir devlet, bazen de etnik bir millet adı olarak kullanılmıştır. Türkler tarihin en eski ve köklü milletlerinin başında gelmektedir. Beş bin yıllık kısmi yazılı Türk tarihinin dışında, on bin yıllık ve daha fazlası yazılı olmayan tarihleri de vardır. Türkler dünden bu güne çok büyük olayları yaşamış ve tarihe yön vermiş bir millettir.
MS. 375 Yılında Batı Hunları’ nın Asya’dan, Avrupa’ya geçmesi ile başlayan, Atilla’nın Hükümdarlığı’ nda büyüyüp, İspanya’ya kadar sürülen halkların yaptığı büyük göçlerden sonra, İLK ÇAĞ kapanmış, ORTA ÇAĞ başlamıştır.
1453 yılında da Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’u fethederek Ortaçağı kapatmış, YENİÇAĞI açmıştır. Türkler, çağ açıp çağ kapatan bir millet olarak tarihe geçmişlerdir.
Türkler’ de görülen diğer bir özellik ise çok büyük olayları içerisine alan tarih yapmalarına rağmen, tarihlerini vesikalara yazmayan millet olduğudur. Türkler’ in yaşanmış tarihlerini, yaşadıkları yerlerdeki komşularının yazdıklarından öğrenmekteyiz. Çin ve Rusya gibi ülkeler buna konuda en yakın örnektir. Onlar da, tarihi olayları kendilerine göre değerlendirerek yazmışlar ve arşivlerinde yer vermişlerdir.
Atalarımızın yazdıkları teferruatlı ve geniş kapsamlı arşivler olmayınca, geçmiş tarihin bir kısmını yazıtlardan, anonim halk destanları ve hikâyelerinden öğrenmekteyiz. Günümüzde bilinen ve anlatılan tarihimizin büyük bir kısmı, yetersiz arşivlerde bulunmaktadır. Günümüzde tarihçiler ve arkeologlar tarafından araştırılması gereken çok konu vardır.
Türk tarihi ile ilgili en önemli yazılı vesikalarımız, 720-735 yılları arasında yazılan ORHUN ABİDELERİDİR. (Tonyukuk Abidesi 720-725, Kül Tigin Anıtı 732, Bilge Kağan Anıtı 735). Bu yazıtların öncesinde var olan, arşivler tartışmalıdır. En kapsamlısı bu olan bu yazıtlar akademisyenler tarafından ilgi ile incelenmektedir. Bu abidelerde milletimiz için çok önemli yazılı ifadeler vardır.
Orhun Abidelerinin, Türkler için güzel sözlerden birisi.
‘’Ey Türk titre ve kendine dön! Üstte mavi gök çökmedikçe altta yağız yer delinmedikçe kim bozabilir senin ilini ve töreni’’ BİLGE KAĞAN.
Türk tarihinde çok önemli yeri olan Göktürk Devleti, 500’lü yıllarda, Avarlar’ a bağlı olarak yaşayan ve Asena önderliğinde Altayların güneyine göç eden birkaç Türk topluluğunun birleşmesiyle kurulmuştur. Bu bilgi Çin kaynaklarından alınmıştır.
Göktürkler’ le, tarihte ilk kez Türk isimli bir devlet kurulmuştur. Türkçenin tarihteki ilk alfabesi Göktürk Alfabesi olmuştur. Asya steplerinde dağınık olarak yaşayan Türk boylarını bir araya getirerek, birliği sağlayıp büyük bir imparatorluk kuran, Göktürkler’ dir. Göktürkler’ in kökeni ve tarihleri hakkında bilinenler, Çin kaynakları ile sınırlıdır. Göktürk Devletinin kuruluşu ile ilgili çeşitli hikâyeler vardır.
Türkler, Lin Devleti orduları tarafından büyük bir yenilgiye uğratılırlar. Halkın tümü öldürülür. Bu kırımdan yalnız 10 yaşlarında bir erkek çocuk kurtulur. Askerler, küçük çocuğun ayaklarını keserek bataklığa atarlar. Dişi bir kurt, bu çocuğu bulur ve etle besleyerek büyütür. Turfan denilen bölgede, içi ot ve bitkiyle kaplı bir mağaraya götürür. Çocuk büyüyünce dişi kurt ondan hamile kalır. Dişi Kurttan on erkek çocuk dünyaya gelir. Çocuklar büyür, çevreden kızlarla evlenirler. Yeni bir soy türer. Göktürk Devletini kuran ASENA ailesi, bu soydan gelir.
Bozkır dünyasında, efsaneler gerçek sanıldığından, Çinliler bunları belgelemişlerdir. Bu hikâye, Çin arşivlerinde vardır. Göktürk Devleti kurucusunun ASENA ailesi olduğu ve bu ailenin tanrısal kökenli bir kurttan türediğine halk tarafından inanılmıştır.
Ergenekon Yurdun adı,
Börteçine Kurdun adı,
Dört yüz sene durdun hadi,
Çık ey yüz bin mızrağımız.
Yine Çin kaynaklarında anlatıldığına göre, Göktürk devleti 629 yılında doğu ve batı diye ikiye ayrılıp yıkılmıştır. Ülke Çin esaretine girmiştir. Esaretin onuncu yılların da Türkler’ in durumu çok kötüye gidince, Çin ordusunda subay ve bozkurt soyunun en büyüğü olan KÜRŞAD, duruma el koymanın vaktinin geldiğine karar vermiştir.
Kürşat ve 39 Türk soylusu, Çin sarayını basıp, hükümdarı Ötüken’e kaçırmayı planlamışlardır. Hükümdara karşılık esirleri ve toprakları isteyeceklerdir. Esirler arasında bulunan Urku Tigin, yeni kurulacak devletin hükümdarı olacaktır. 40 yiğit Kürşad’ın başkanlığında sarayı basmış, başarılı olamayıp VEY nehri kenarında çarpışarak şehit olmuşlardır. Türk tarihine geçen bu büyük kahramanlıktan sonra, Kürşad ve arkadaşlarının azmini gören Türkler, yıllarca uyutuldukları uykudan uyanmışlardır. Birçok kez yapılan ayaklanmalarla 682 yılında, 2. Göktürk Devletini kurmuşlardır.
Kim derdi ki Kürşad kemikle etti,
O bir kişi değil, o bir devletti,
Bayraktı, vatandı, bir özgecandı,
Tepeden tırnağa kıpkızıl kandı.
Göktürk Devletinin nasıl kurulduğunu, Orhun Abidelerinde görüyoruz. Çinlilerin ipeklerine, hediyelerine kanılmasının ülkeyi nasıl parçaladığı ve yok ettiği, anlatılmıştır. Birlik beraberlik olunca devletin nasıl kurulacağı ve güçlü olacağı, neler yapılabileceği anlatılmıştır.
Çin Devleti, tarihin her döneminde Türklere saldırmış, topraklarını almak ve ele geçirmek için her türlü mücadeleyi de yapmıştır. Bugün de, Doğu Türkistan da yaşanan olaylar onların devamıdır.
Çinliler gibi Ruslar da, aynısını yapmışlardır. 15. Yüzyıldan itibaren de Rusların aynı oyunları sürdürdüğünü görüyoruz.
Türkler’ in bilinen en köklü tarihi, Asya’nın büyük kısmını topraklarına katan Büyük Hun İmparatorluğu ile başlar. Büyük Hun İmparatoru Mete Han ,( MÖ. 209) Orta Asya da ki Türk boylarını bir araya getirerek birlik oluşturmuştur. Millet olma bilincini sağlamış, Vatan toprağına çok önem vermiştir. (Kurultayların birinde ülke meseleleri görüşülürken Moğol asıllı Tunghular’ın çorak bir araziyi istemelerine, ‘Toprak devletin temeli ve köküdür. Biz burasını onlara nasıl verebiliriz, nasıl hediye edebiliriz’ diyerek sert bir cevap vermiştir.)
Ancak vatan topraklarının sahiplenilmesinde Türkler’ in hiç kabul edemeyeceği farklı durumlarla da karşılaşıyoruz. Türkler’ de Vatan parçasının ne şekilde olursa olsun düşmana verilmesi, terk edilmesi hiçbir zaman affedilmemiştir. Örneğin yakın tarihte, Kırgızistan’a ait olan Fergana Vadisinde, Çin Devleti ile sınır anlaşmazlığında yaşanmıştır. O dönemdeki Kırgızistan Devlet Başkanı Askar Akayev, Çin Devleti ile iyi geçinmek, sorunları çözmek için ihtilaflı bölgeyi küçük menfaatler karşılığında onlara bırakmıştır. Bu durum, Kırgız Türkleri tarafından hiç hoş karşılanmamış, kabul edilmemiştir. Daha sonraları Askar Akayev, çeşitli sebepler ortaya konularak görevden uzaklaştırılmıştır. Vatan toprağı, Türkler de her zaman kutsaldır.
Vatan, ana olarak kabul edilmiştir. Anavatan tabiri de buradan gelmektedir. Türkler hiçbir zaman, vatan parçasını başkalarına bedel ödetmeden terk etmezler.
Türkler, Türkçe dilini her zaman korumaya çalışmışlardır. Güzel Türkçemize ana dilim demişlerdir. Bir devletin yaşaması ve devamı için konuşulan ve yazılan dilin ne kadar önemli olduğunu bilirler. Türk Milleti kendi kültürel kimliğini dili sayesinde korumuş, bugünlere kadar yaşatabilmiştir.
İlk Müslüman Türk Devleti olan Karahanlılar’ da, da saray ve orduda Türkçe konuşulmasına rağmen, edebiyat ve ilimde Farsça ve Arapça yaygın olarak kullanılmıştır.
Balasagunlu Yusuf Has Hacip tarafından, Türk siyaset kitabi olan KUTADGU BİLİG, 1069 yılında yazılmıştır. Bu kitap, Türkler de devlet anlayışını ve geleneğini anlatmaktadır. Yine bu dönemde Hoca Ahmet Yesevi tarafından, insan sevgisini ve hoşgörü anlayışını anlatan DİVAN-I HİKMET (12. Y.Y) isimli tasavvufi eser yazılmıştır. Yesevi ’ye tarikatının dili Türkçe olup, ilahiler ve iletişim Türkçe ile yapılmıştır.
Aynı dönemlerde, Araplara Türkçe de öğretmek için yazılan Kaşgarlı Mahmut’un DİVAN-Ü LÜGAT’ İT-TÜRK’ çok önemli eserlerimizdendir. Bu eser Türk tarihi, destanları, edebiyatı, günlük yaşantıları, gelenek ve görenekleri hakkında çok önemli bilgiler verir.
Türkler’ de, hükümdarlar ve sultanlar eğitimin gelişmesi için her türlü desteği vermişlerdir. Sultan Alp Aslan Nişapur’ da, bir caminin önünde oturan ve ilimle meşgul olan fakir öğrenciler görmüştür. Bunlar için Hemen bir yurt yapılmasını ve kendilerine maaş bağlanmasını emretmiştir. Sultanlar medreseleri mali bakımdan desteklemelerine rağmen, eğitim, öğretim ve yönetim işlerine karışmazlardı. Bu davranış, yıllar boyu devam etmiştir.
Türkler bağımsızlık ve özgürlüklerine çok düşkündürler. Teşkilatçılık, her yerde, her durumda, her şartta yaşamlarında görülür. Bağımsız devlet kurmak, asil kanlarında mevcuttur. Esareti kabul etmeyerek, özgürlük ve vatanları için canlarını feda etmekten çekinmezler.
Türkler tarihin her döneminde devletler kurmuşlar dünyaya nizam vermek istemişlerdir. Her gittikleri yere insanlık, adalet, özgürlük götürmüşlerdir. Ancak haksızlığa uğradıkları zaman da, ikinci plana itilmişler, haklarını alamamışlardır. Konu Türkler olunca, insan hakları, demokrasi, eşitlik raflarda kalmakta, bu konuda tüm dünya her zaman sessizleşmekte ve tepki vermeyerek her yerde yapılan haksızlıkları desteklemektedir.
Dünyanın birçok yerinde özgürlük bekleyen, bağımsızlık için mücadele eden Türk toplulukları, dünyanın herhangi bir yerinden gelecek bir umut ışığını beklemekteler.
Sonuçta dünyanın her tarafında yaşayan Türkler, birlik ve beraberliği mutlaka sağlamalı, tarihin kendisine verdiği sorumluluğu yerine getirmelidir. Bu konu Kazakistan’ın son günlerde görevden ayrılan, Devlet Başkanı Nur sultan Nazarbayev’in her platformda cesurca ifade ettiği, TÜRK BİRLİĞİ’ nin kurulması ile gerçekleşe bilecektir. Gelinen bu süreçte, Türk Birliği mutlaka kurulmalı ve Türkler’ e sahip çıkılmalıdır. Türk Dünyası, öncelikle kendi içinde, sonrasın da ise dışarıda birlik ve beraberliğini sağlayıp, büyük bir güç olarak, hür dünyada yerini almalıdır. Büyük yazar GASPIRALI İSMAİL’ in ifade ettiği gibi “DİLDE, İŞTE, FİKİRDE BİRLİK” temelinde olmalıdır.
TÜRK BİRLİĞİ ÜLKÜSÜ, yeryüzündeki tüm Türkler’ in bir millet ve bir devlet halinde, bir bayrak altında toplanması ülküsüdür. (Alpaslan TÜRKEŞ)
Günümüzdeki dünya konjonktüründe Türk Birliği nasıl kurulacaktır? Bu konuda herkes düşünmeli, fikrini ortaya koymalıdır. Biz bu birlikteliğe, TURAN ülküsü diyoruz. TURAN, mutlaka kurulacak dünyanın yüzü gülecektir. Türkler’ in yüzünün gülmesi demek, insanlığa, barışı hoşgörüyü sevgiyi tekrar hâkim kılacaktır.
Türk Dünyası ve Birliği gündeme gelince, üç ülke üzerinde, özellikle durmak gereklidir. Bunlar da Rusya Çin ve İran’dır.
Çin Devleti her zaman Türkler’ in tarihi ve ezeli düşmanı olmuştur. Tarihte yapılan Çin Seddi Türk akınlarına karşı yapılmıştır. Tarihten gelen düşmanlık halen devam etmektedir. Doğu Türkistan Türkler’ inin bu gün başına gelen yaptırımların nedeni geçmişe dayanmaktadır. Türkler’ in topraklarına yerleşme, ele geçirme ve nüfusun yok edilmeye çalışılması ezeli düşmanlığın bir sonucudur.
Ruslar, Kazan Hanlığını çeşitli oyunlarla, 1480 yılından itibaren, yıkmaya ve yok etmeye başladılar. 1552 yılında, Kazan Hanlığı ve Altınordu Devleti’ nin yıkılmasından sonra, Türk topraklarını ele geçirmeye başladılar. O zamandan beri de saldırılar, ele geçirmeler, yok etmeler devam etmektedir. 20. Yüzyılın sonunda, Glasnost (açıklık) ve Perestroyka (yeniden yapılandırma) sonucu, Kazakistan, Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan’ dan oluşan Türk Devletleri bu günkü bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Bu olağanüstü duruma Türkiye Cumhuriyeti, yıllar önce Büyük ATATÜRK’ ün, daha sonraları Alparslan Türkeş’in uyarılarına rağmen, hazırlıksız yakalanmıştır. Rusların hâkim olduğu topraklarda, özgürlük bekleyen daha birçok, Türk toplulukları ve devletleri vardır.
İran, 950 yıl Türk hâkimiyetinde kalmıştır. İran da, 30 milyonun üzerinde Türk yaşamaktadır. Türkler’ in ana toprağı olan Güney Azerbaycan’da, İran Devleti sınırları içerisinde olup, 25 milyon Türk yaşamaktadır. Yaklaşık 150 yıldan beri, İranlılar tarafından bölgede, Türklere karşı ağır baskılar yapılmakta, asimilasyon politikaları uygulanmaktadır. Ancak Türklük şuuru kaybolmadan artarak devam etmektedir. Her yıl, İran’ın Tebriz gibi çeşitli şehirlerinde, TÜRK KURULTAYLARI yapılmaktadır. Bu kurultaylara geniş katılım olmakta, görkemli geçmektedir.
2008 yılında Kazakistan da Nur Sultan NAZARBAYEV’ in desteği ile BÜYÜK HUN KURULTAYI yapılmıştır. Daha sonra alınan karar neticesinde, 2 yılda bir MACARİSTAN da yapılması kararlaştırılmıştır. Bu ülkede görkemli bir şekilde yapılmaktadır.
Dünyanın her tarafındaki tüm bu olup biten olaylar, iyice değerlendirildiğin de, TÜRK BİRLİĞİ gündeme gelmekte ve ortak düşünce oluşmaktadır.
TÜRK BİRLİĞİ’ nin kurulmasındaki amaçlar:
Türk dünyasında yaşanan sorunların çözümünde beraber olmak,
Ekonomik olarak birlik olup, mevcut kaynakları iyi değerlendirmek,
Mevcut olan kültürel benzerlikleri ortaya çıkarmak ve hep birlikte sahiplenmek,
Barış içerisinde bağımsız ve egemen olarak yaşamak,
Ortak güvenlik sistemleri oluşturmak,
Ülkelerde istikrarı sağlamaktır.
Dünyaya, barış ve huzurun gelmesi için Türk Birliği kurulmalı ve Türk insanına sahip çıkmalıdır.
Türk tarihi denilince, sadece belirli bir coğrafya da yaşayan, insanların tarihi anlaşılmamalıdır. Gelenekleri görenekleri dili, dini aynı olan, milli kültürü oluşmuş Türk topluluklarının, değişik coğrafi bölgelerde ortaya koyduğu tarihlerin tümü anlaşılmalıdır. Türkleri ve Türk Akraba Toplulukları’ nı birlikte değerlendirmek, gerekir. Türk Birliği dışına hiçbir topluluk bırakılmamalıdır. Geniş kapsamlı ve kucaklayıcı olunmalıdır. Birlikten kuvvet doğar ilkesi hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Türk Devlet ve Toplulukları’ ndaki her türlü gelişmeler, dünyada ki egemen güçler tarafından, yakından takip edilmektedir. Bizi, bizden daha iyi tanımaktadırlar. Bunlardan dolayı, Türk birliği konusu içerisine, çok geniş bir açı ve perspektif ile bakmak, geniş bir katılım sağlamak gerekir.
Süregelen yaşamda Türk Birliği’ nin oluşmasını istemeyen, birçok devlet ve topluluklarla karşılaşıyoruz. Bu birliğin oluşmasının dünyadaki birçok dengeyi değiştireceği açıktır. Bunun farkında olan, başta küresel güçler, sonrasında da bazı komşularımız, birliğin oluşmaması için çok yoğun gayret sarf etmekteler.
Ayrıca, bazı Türk Devletleri içerisindeki bir takım güç odakları da, birliğin oluşmaması için yoğun gayret sarf etmekteler. Ancak, ne kadar menfi çalışmalar ve gelişmeler olsa da, Türk Birliği’ nin kurulması için bıkmadan usanmadan gayret göstermeliyiz. Bu tarihin ve milletimizin bize verdiği, vazgeçilmez bir görevdir. Bu sorumluluktan kaçmak da mümkün değildir.
Nasıl, Avrupa Birliği, Arap Birliği, Afrika Birliği varsa, neden bir de Türk Birliği olmasın?
Türkler güçlü kararlı çalışkan insanlardır. Karşımıza çıkabilecek tüm engelleri, bu inanç ve azimle aşabiliriz. TURAN dediğimiz ülkümüz gerçekleşir, tüm Türkler’ in gücünü birleştirir, dünyanın dengesini değiştirebiliriz.
Türk Birliği’ nin kurulması ile büyük bir güç elde edileceğinden, yabancı güçler bölgeye etki edemeyecektir.
Ülkeler, doğal zenginliklerini kendileri kullanacaklarından çok büyük bir ekonomik güce sahip olacaklardır.
Türk Birliği’ nin siyasi, askeri, ekonomik gücü, bölge devletlerini etkileyecek, barış huzur ve kardeşlik daha gelişecektir.
Türk Devletleri arasındaki birçok sorun, kendiliğinden çözülmüş olacaktır.
Türk Devletleri’ nin bağımsızlığı, tüm dünyaca perçinlenmiş olacaktır. Dünyada ki diğer Türk Topluluklara ve bağımsız olmayan devletlere örnek olacak, mücadele gücünü artıracaktır.
Bu birliğin oluşmasında, en büyük görev ve sorumluluk, ülkemiz üzerindedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu birliğin öncüsü olmalıdır. Yol göstermeli, ülkeleri yanına alarak moral ve destek vermeli, cesaretlendirmelidir. Türk Birliği kurulmasının, ülkeler ve topluluklar için faydaları anlatılarak taraftarlar oluşturulmalıdır.
SSCB’ nin 90’ lı yıllarda yıkılmasından sonra ifade edilen “Ağabeylik” söyleminden vazgeçilmelidir. Orta Asya’daki bağımsız Türk Devletleri, Rusya gibi bir Ağabeyden kurtulduktan sonra, yeni bir “Ağabey” istemiyorlar. Oralara eşitlik ve kardeşlik duygusu ön plana çıkarılarak ulaşılmalıdır. Bir Hıristiyan Kulübü niteliğinde olan Avrupa Birliği’ nin oluşması için 50 yıl gibi bir süre, geçmiştir. Sabırlı ve gayretli olunursa başarılmaması mümkün değildir.
TÜRK DÜNYASI İÇİN ÖNERİLERİMİZ:
Türk Dünyası Bakanlığı kurulmalıdır. Tüm koordinasyonlar bu bakanlık tarafından yapılabilir.
Tarihi İPEK YOLUNUN tekrar canlanması için yapılan çalışmalara hız kazandırılmalıdır.
Tüm ülkeleri içine alabilecek, otobanlar ve hızlı tren projeleri oluşturulmalıdır.
İstanbul’dan kalkan hızlı trenle, Astana’ya, Taşkent’e Bakü’ye, hatta Sibirya’ ya kadar gidilebilmelidir.
Latin esaslı ortak Türk alfabesi için gayret gösterilmelidir. Tüm Türk İlleri Latin alfabesine geçmeli ve koordinasyon bunun üzerinden yapılmalıdır.
Türk Devletleri’ nde ortak edebiyat ve tarih dersleri okutulmalı. Müfredat birliği sağlanmalıdır.
Ülkelerin hepsini kapsayacak şekilde, ortak gramer sözlük ve kılavuz kitaplar hazırlanmalı, kullanıma geçilmelidir.
Türk Devlet ve Toplulukları’ nda yayınlanan kitap, dergi, gazete gibi yayınlar tüm yerlere ulaştırılmalıdır.
Ortak sanat ve edebiyat dergileri çıkarılmalıdır.
Yüksek Öğretim de, denklik dâhil sorunlar çözümlenmelidir.
Yabancı dilde eğitim, tüm Türk Ülkelerini etkisi altına almıştır. Bu durumdan kurtulmak için gayret gösterilmeli, çalışılmalar yapılmalıdır.
Tüm ülkelerde, uyuşturucu kullanımı ve madde bağımlılığı ile mücadele için ortak eylem planları yapılmalı ve uygulamaya konulmalıdır.
Dünya Türkleri arasında, ‘TÜRK DÜNYASI DİL BİRLİĞİ KURUMU‘ kurulmalıdır.
Büyük öğrenci projesi, yeni hedefler ve imkânlar oluşturularak desteklenmeli ve daha iyi organize edilmelidir.
Türk Dünyası’ nın her tarafında kullanılabilecek, GOOGLE gibi arama motoru oluşturulmalıdır.
Türk Dünyası’ ndaki çocuklar için bilgisayar oyunları ve çizgi filmler oluşturulmalıdır. Tarihi şahsiyetlere kahramanlara yer verilmeli, doğru bir anlatım dili kullanılmalıdır.
Türk Dünyası ortak pazarı kurulması için çalışmalar yapılmalıdır.
Ortak kültür merkezleri, kütüphaneler kurularak karşılıklı iletişimler geliştirilmelidir.
Dünya da, devamlı gelişen ve yenilenen sağlık hizmetlerinden, tüm Türkler’ in yararlanabilmesi için ortak sağlık kuruluşları oluşturulmalıdır. Buralar da, Türk Dünyası hekimlerine eğitim verilerek, bilgi alış verişinde bulunulmalıdır.
Türk Dünyasındaki şehirler arasın da, belediyecilikte işbirliği oluşturulmalıdır. Kardeş şehirler oluşturularak, çok yönlü işbirliği projeleri yapılmalıdır.
Yer üstü ve yer altı kaynakların değerlendirilmesin de ortak çalışmalar yapılmalıdır.
Nükleer enerjiye sahip olmak için ortak çalışma grupları oluşturulmalıdır.
TİKA ve Türk Dünyası Akraba Toplulukları Başkanlıkları’ nın daha fazla bölgeye ilgi göstermesi ve aktif olması gereklidir. Kuruluş amacına yönelik çalışmalar yapması sağlanmalıdır.
Türk Dünyasındaki uluslararası sorunlarda, işbirliği yapılmalıdır. (Azerbaycan Karabağ sorunu, Kıbrıs sorunu, Doğu Türkistan sorunu, Musul Kerkük ve Suriye’de ki Türkler’ in sorunu. Ahıska ve kırım Türkler’ in in vatanlarına geri dönüş sorunu, Ermenilerin iddiası olan, soykırım sorunu gibi) Sorunların çözümüne yardımcı olmak için çalışma grupları, komisyonlar kurulup, yeni öneriler oluşturulmalıdır.
Sunduğumuz bu önerilerimizin yapılmaması için hiçbir sebep yoktur. Emek verilince olacaktır.
Türkiye’miz de Türk Dünyası ile ilgili çalışmalar, ne pahasına olursa olsun her türlü ihmale yer verilmeden kesintisiz devam etmelidir. Devletimizin tarihine yakışır, siyasi partilerce hükümetlerle değişmeyecek, yeni gelişmelere göre değerlendirilecek, politikaları olmalıdır. Çünkü konu milletimizin geleceği ile ilgilidir. Türk Dünyasındaki gelişmeleri batılı devletler çok yakından takip etmektedir.
Burada Türkler üzerindeki ŞARK MESELESİ’ nden, bahsetmeden geçilmemelidir. Avrupa’nın 5. Yüzyıldan itibaren bir Türk meselesi vardır. Büyük Hun İmparatorluğu Avrupa’yı baştanbaşa geçip ilk çağı kapatıp, orta çağı açtığı tarihten itibaren bu mesele başlamıştır.
Zaman içerisin de Hun, Oğuz ve Peçenek Türkler’ ini Hristiyanlık potasında eritmişlerdir. 1071 de bir kez daha Türkler, Avrupa kapılarına dayanmışlardır. Avrupalılar 11. Yüzyıldan itibaren tekrar Türk meselesi ile uğraşmaya başlamışlardır. Haçlı zihniyeti, tekrar kabararak seferlere başlayıp Türklere saldırmışlardır. Haçlı seferlerini tarihimizin birçok döneminde görüyoruz. Avrupalılar önceleri, Türkler’ in topraklarının genişlemesine karşı çıkmışlardır.
Osmanlı Devletinin zayıflaması ile de Avrupa’dan atmak, topraklarını paylaşmak için planlar yapmışlardır. Birinci Dünya Harbinin başlangıç sebeplerinden birisi budur. Ancak, Büyük ATATÜRK, Kurtuluş Savaşı ile bu bölüşmeyi engellemiştir. Ama batı konuyu henüz bitirmemiştir. Şark meselesi bugün de devam etmekte olup, batılılar için çok önemli olan Türk meselesidir.
Konu Hun Türkler’ inin Avrupa’ya gelişi ile başlamıştı, herhalde gidene kadar da devam edecektir. Batılı devletler Türkleri geldikleri Asya topraklarına geri göndermek, Anadolu’yu almak için hain planları ile çalışmalarına devam ediyorlar. Bu durum, önümüzdeki yıllarda da, devam edecek gibi görünüyor.
Su uyur, düşman uyumaz ilkesi, her zaman geçerlidir. Biz onları düşman kabul etmesek te, onlar bizi, hiçbir zaman dost kabul etmiyorlar.
Ülkemiz ve milletimiz için tüm bunlar iyi anlaşılmalı ve TÜRK BİRLİĞİ mutlaka kurulmalıdır.
TÜRKLÜK GURUR VE ŞUURU, İSLAM AHLAK VE FAZİLETİ içerisinde,
TÜRK’ÜN, TÜRK’TEN BAŞKA DOSTU YOKTUR ilkesi, hiç bir zaman unutulmamalıdır.
GÜNÜN DOĞUP BATMASINA VE YAŞANAN TÜM OLUMSUZLUKLARA KARŞILIK, YARININ BİZİM OLACAĞINA İNANCIMIZ TAMDIR.
“NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE”
Dr. Reşat DOĞRU
BASINDAN
Comments