Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Türk İşbirliği Koordinasyon Ajansı Başkanlığının (TİKA) katkılarıyla Türk Dünyası Parlamenterler Birliğinin düzenlediği “Türk Cumhuriyetlerinin 30. Kuruluş Yıl Dönümleri Kutlama Programı ve Paneli” Ankara Türk Ocağı Resim ve Heykel Müzesi’nde gerçekleşti.
Programda Türk Cumhuriyetlerinin. 30. bağımsızlık yıl dönümleri kapsamında değerlendirmeler yapıldı. Konuşmacılar tarafından Azerbaycan’ın Karabağ Zaferi ile birlikte Rus işgali altındaki Kırım ve Çin’in sistematik soykırım işlediği Doğu Türkistan gibi Türk dünyasının günümüzdeki kanayan yaraları sık sık dile getirildi.
Türk Cumhuriyetlerinin 30. kuruluş yıl dönümü çerçevesinde gerçekleşen program, okunan İstiklal Marşı’nın ardından Türk Dünyası Parlamenterler Birliği (TDPB) Genel Başkanı ve 21. Dönem Trabzon Milletvekili Nail Çelebi’nin açılış konuşmasıyla başladı. Ardından, protokol konuşmalarına geçildi. Protokol konuşmaları, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran ve eski Devlet Başkanı Dr. Reşat Doğru’nun konuşmalarıyla devam etti.
Protokol konuşmalarının ardından Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran ve 57. Cumhuriyet Hükümeti'nin Türk Dünyasından Sorumlu Devlet Bakanı Dr. Reşat Doğru'ya, Türk dünyasına hizmet ve katkılarından dolayı plaket takdimi yapıldı.
Etkinliğe, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop, İYİ Parti Teşkilat Başkanı ve Ankara Milletvekili Koray Aydın, Türkiye Kırgızistan Dostluk Grubu Başkanı ve AK Parti Giresun Milletvekili Sabri Öztürk, İYİ Parti Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs ve Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Ünüvar ve çeşitli STK temsilcileri telgraf göndererek, kutlama programı ve panel kapsamında Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlık yıl dönümünü tebrik ettiler. Protokol konuşmalarının ardından Türk Cumhuriyetleri Büyükelçileri ve Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanları katılımcılara hitap etti. Türkiye-Özbekistan Parlamentolarası Dostluk Grubu Başkanı ve AK Parti Bursa Milletvekili Osman Mesten selamlama konuşmasını yaptı. Mesten, gerçekleştirdiği konuşmasında Türk Devletleri Teşkilatının kuruluşunun önemine değindi ve Türkiye ile Özbekistan arasındaki ticaret hacminin 150 milyon dolardan 3 milyar dolara yükseldiğine dikkat çekti. Mesten, her iki ülke Cumhurbaşkanları ve ilgili Bakanlıkların destekleriyle ilk etapta 5 milyar dolarlık bir ticaret hacmine ulaşmayı hedeflediklerini ifade etti. Azerbaycan Büyükelçisi Reşat Mamadov yerine konuşmayı Azerbaycan Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Elçin Allahverdiyev gerçekleştirdi. Allahverdiyev, konuşmasında ikinci Karabağ Savaşı sürecinde Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine değindi. Etkinlikte, Kazakistan Ankara Büyükelçisi Abzal Saparbekulı, Kırgızistan Ankara Büyükelçisi Kubanıçbek Ömüraliyev, Türk Cumhuriyetlerinin 30. bağımsızlık yıldönümü kapsamında konuşmalarını gerçekleştirdi. ÖNÜMÜZDEKİ 10 YIL TÜRK DÜNYASININ YÜKSELİŞ DÖNEMİ OLSUN Bay Sempatik lakabıyla ünlü radyocu Yusuf Erbay tarafından sunulan programın açılışında konuşan Türk Dünyası Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Nail Çelebi, "önümüzdeki 10 yılın Türk dünyası için bir yükseliş dönemi olmasını diliyorum. Bu amaçla daha fazla işbirliği için hükümetlerimizin yanı sıra sivil organizasyonları harekete geçirme noktasında sorumluluğumuz olduğu bilinciyle daha çok çalışacağımızı ifade etmek istiyorum" dedi. Geçmişte pek çok kişinin hayal olarak niteleyeceği Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlıkların 30. yılının kutlandığını hatırlatan Nail Çelebi, "Türk dünyasının el ele tıpkı şanlı geçmişindeki gibi tarih yazmaya devam edeceğine olan inancımı dile getiriyor, her bir ülkemize ayrı ayrı tebriklerimi iletiyorum" şeklinde konuştu. Türk Dünyası Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Nail Çelebi özetle şu ifadelere yer verdi. TÜRK CUMHURİYETLERİNİN HER ALANDA İŞBİRLİĞİ YAPMALARI BUGÜN ZORUNLU HALE GELMİŞTİR “Bizler bugün burada Türk Cumhuriyetlerinin 30. bağımsızlık yıldönümünü kutlamak ve Türk Dünyasının Kazanımları ve Gelecek Vizyonu paneli hazırladık. Aradan geçen 30 yıl zarfından Türk Cumhuriyetleri, dünya çapında tanınmak suretiyle, yürüttükleri ekonomik, sosyal ve siyasal reformlarla büyük gelişmeler kaydetmiştir. Türkiye ile dostluk ve kardeşlik ilişkilerini önemseyerek kayda değer gelişmelere imza atmıştır. Devletler, kendi aralarında işbirliğini geliştirmek için, TÜRKSOY, TÜRKPA, Türk Devletleri Teşkilatı ve Türk Akademisi gibi teşkilatları kurarak hayata geçirdiler. Günümüzde açık bir şekilde anlaşılmıştır ki, Türk dünyasındaki gelişmeler Rusya Federasyonu coğrafyasında yaşayan özerk Türk cumhuriyetleri ve toplulukları dikkate alınmadan eksik kalacaktır. Bu çalışmada birliğimizce farklı bir gündemle ele alınacaktır. Bu bağlamda, soğuk savaş döneminde birbirinden koparılmış olan kardeş ülkelerin her alanda işbirliğine gitmeleri zorunlu hale gelmiştir." 30. YILINDA TÜRK DÜNYASININ KAZANIMLARI VE GELECEK VİZYONU PANELİ 30. Yılında Türk Dünyasının Kazanımları ve Gelecek Vizyonu Paneli Prof. Dr. Kürşat Öncül moderatörlüğünde başladı. Panele; Prof. Dr. Fırat Purtaş, Dr. Telman Nusratoğlu, Dr. Sinan Demirtürk ve Prof. Dr. Kürşat Zorlu katıldı.
Panelistler Türk cumhuriyetlerinin dostluk, kardeşlik ve her alanda işbirliği yapmalarının önemine değinirken, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Alparslan Türkeş Bey olmak üzere Türk dünyasının hafızasında yer eden tarihi şahsiyetlere yaptıkları atıflar sık sık alkışlarla kesildi.
Panelin ardından panelistlere ve Türk dünyasına hizmetleri geçenlere plaket takdimi yapıldı.
Ardından Türk dünyasından ezgilerin yer aldığı ülke müzikleri dinletisi düzenlendi.
2022'DEKİ TÜRK DÜNYASI TEMAMIZ; EĞİTİMDE İŞBİRLİĞİ VE FIRSATLAR
Türk Dünyası Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Nail Çelebi'nin konuşmasının tamamı şöyle:
"Sayın Bakanım,
Sayın Bakan Yardımcım,
Saygıdeğer Büyükelçilerim,
Saygıdeğer Milletvekillerim,
Saygıdeğer Hocalarım,
Saygıdeğer STK kuruluş temsilcilerim,
Saygıdeğer hanımefendiler, beyefendiler, değerli hazirun.
Programımıza teşriflerinizden dolayı hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
1991 Yılında Sovyetler Birliği’nin çökmesiyle Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan bağımsızlıklarına kavuştu.
Bu cumhuriyetlerin bağımsızlıklarını tanıyan ilk ülke Türkiye Cumhuriyeti oldu.
Bizde bu gün burada; Türk cumhuriyetlerinin 30. kuruluş yıl dönümlerini kutlamak için program ve bu program dahilinde '30. yılda Türk dünyasının kazanımları ve gelecek vizyonu' konulu panel hazırladık. Program dahilinde her birine ayrı ayrı yer verilecektir.
Aradan geçen 30 yıl zarfında hem bu cumhuriyetler dünya çapında tanınma sağladılar hem de yürüttükleri ekonomik, sosyal ve siyasi reformlar ile büyük gelişmeler kaydettiler.
Türkiye ile dostluk ilişkilerini daha da geliştirdiler.
Ayrıca bu kardeş ülkelerin kendi aralarındaki işbirliğini güçlendirmek için TÜRKSOY, TÜRKPA (Türk Dili Konuşan Parlamenter Asamblesi), Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi/Keneşi), Türk Akademisi gibi ortak teşkilatları da hayata geçirdiler.
1991 yılından 2016 yılına kadar geçen 30 yıllık zaman diliminde Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın yaşadıkları süreçleri değerlendirmek için bu program Birliğimizce tüm Ülke Büyükelçilikleri ve TBMM Dostlu Grupları ile bugünkü program hazırlandı.
Bu kapsamda hazırlanan sempozyumda bu ülkelerin son dönem tarihi, ekonomik ve kültürel gelişmelerinin yanı sıra Türkiye ile ilişkileri ortaya konmaya çalışılacaktır.
Tüm bölümler o ülkelerle ilgili olarak çalışan uzman akademisyenler tarafından görüşülecektir.
Günümüzde açık bir şekilde anlaşılmıştır ki, Türk dünyasındaki gelişmeler Rusya Federasyonu ve orada yaşayan özerk Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları olmadan eksik kalacaktır.
Bu çalışmada başka bir tarihte farklı bir gündemle gündeme alınacaktır. Bugünkü çalışmamızda Türk dünyasında son 30 yıldaki gelişmeler daha kapsayıcı ve geniş bir biçimde ortaya konmuş olacaktır.
Bu günkü programımızla Türk dünyasının kendi içindeki işbirliği çalışmalarına da değinilecektir.
Çünkü dünyada bölgesel işbirliklerinin üye ülkelerin siyasi, ekonomik ve kültürel gelişimlerine büyük oranda katkı yaptığı açıkça görülmektedir.
Bu bağlamda soğuk savaş döneminde birbirlerinden onlarca yıl kopmuş olan kardeş ülkelerin de her alanda işbirliğine gitmeleri kaçınılmazdı.
Ancak, bu işbirliği her zaman istendiği gibi gelişmedi.
Bu da her ülkenin işbirliği konusunda kendi anlayışı, farklı bakış açıları ve jeopolitik konumları olması sebebiyle doğaldır.
Zamanla bu farklılıklar azalarak işbirliği sürecinde ivme kazanıldığı görülmekteyse de, mevcut potansiyele göre henüz istenen seviyede değildir.
Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlığının 30. yılı vesilesiyle hazırlanan bu programın Türk dünyasını yakından tanımak, gelişmeleri anlamak isteyenler ve karar vericiler için yararlı olacağına inanıyoruz.
Bu çalışmayı destekleyen Türk Cumhuriyetleri Ankara Büyükelçiliklerine, TİKA’ya ve ayrıca katkıda bulunan bütün kişi, kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyoruz.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’yi bir ulus devlet olarak ve kültürel temeller üzerine inşa etmiştir.
100 yıl önce Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarına kavuşacağını öngörmüş ve pek çok konuda olduğu gibi bu öngörüsü gerçek olmuştur. Cumhuriyet kurumlarını da bütün Türk dünyasını kucaklayacak şekilde şekillendirmiştir.
Türk Cumhuriyetlerinin 30. Kuruluş yıldönümlerinde Türk Dünyası Parlamenterler Birliği 10 yıllık uzun soluklu bir projeyi başlatmayı planlamaktadır.
Bu çerçevede, her yıl bir tema üzerinde gerçekleşecek toplantılar Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri arasındaki birlikteliği gözden geçirmeyi, güçlendirme ve geleceğe yönelik projeksiyon ve öneriler yapma noktasında katkı sağlayacaktır.
Bu bağlamda 2022 yılındaki ilk temayı “Eğitimde İşbirliği ve Fırsatlar” olarak belirlemenin yerinde olacağını değerlendiriyoruz.
Çünkü, 1992 yılında “Büyük Öğrenci Projesi” Türkiye ve diğer Türk topluluklar arasında mevcut olan kültürel bağları pekiştirmek amacıyla yürürlüğe geçmiştir.
Bu proje kapsamında Türki Cumhuriyetlerden gelen öğrenciler için burs karşılığında eğitim görme imkânı verilmiştir.
Türkiye tarafından sunulan bu proje ile, bağımsızlıklarını yeni kazanmış olan Türk Cumhuriyetlerinin profesyonel kadro ihtiyacının karşılanması amaçlanmıştır.
Önemi tartışılmayacak bu projenin çıktılarının da değerlendirileceği toplantıda “ortak bir eğitim vizyonu” mercek altına alınacaktır.
Başta üniversiteler olmak üzere ülkelerin eğitim sistemlerinin aktörlerini bir araya getirecek, gelenekselleşecek ve ülkelerimize güç verecek bu projenin ilk adımına vereceğiniz destek hayati önem taşıyor.
Daha sonra; teknoloji, savunma sanayii, sağlık, enerji, turizm, tarım, sanat, spor temalarında buluşmalarımıza devam etmek istiyoruz.
Nihayetinde 40. bağımsızlık yıldönümlerimizi bütün devlet büyüklerimizin katılacağı bir resepsiyon ile tamamlamayı hayal ediyoruz.
Önümüzdeki 10 yılın Türk dünyası için bir yükseliş dönemi olmasını diliyorum.
Bu amaçla daha fazla işbirliği için hükümetlerimizin yanı sıra sivil organizasyonları harekete geçirme noktasında sorumluluğumuz olduğu bilinciyle daha çok çalışacağımızı ifade etmek istiyorum.
Son olarak geçmişte pek çok kişinin hayal olarak niteleyeceği bağımsızlıkların 30. yılını kutluyor Türk dünyasının el ele tıpkı şanlı geçmişindeki gibi tarih yazmaya devam edeceğine olan inancımı dile getiriyor, her bir ülkemize ayrı ayrı tebriklerimi iletiyorum.
Sözlerime son verirken kıymetli misafirlerimize; değerli hoca, uzman ve her kademeden görevli arkadaşlarımıza, emeği geçen herkese ve değerli katılımcılara selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sağ olun, var olun.
Tekrar hoş geldiniz, sefa geldiniz, şeref verdiniz.
Ne mutlu Türk’üm diyene."
Türk Dünyası Parlamenterler Birliği’nin Düzenlediği
“Türk Cumhuriyetlerinin 30.Kuruluş Yıl dönümleri Kutlamaları Programında
Kazakistan Ankara Büyükelçisi Abzal Saparbekuly’nın Konuşması
Türk Dünyası Parlamenterler Birliği’nin Genel Bakanı Sayın Nail Çelebi,
Sayın Milletvekilleri,
Saygıdeğer Büyükelçiler,
Kıymetli katılımcılar!
Öncelikle Kazakistan Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçiliği ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Türk Cumhuriyetlerinin 30. yılı münasebetiyle bu etkinliğin düzenlenmesine emek veren herkese minnettarlığımı ifade etmek isterim.
16 Aralık 1991 tarihinde Kazakistan kendi bağımsızlığını ilan ettikten yarım saat sonra onu tanıyan ilk devlet Türkiye Cumhuriyeti olmuştu. Kazak halkı gerçek kardeşliğin yansıması olan bu jesti hiçbir zaman unutmayacaktır.
O günden bu güne Türkiye Kazakistan’ı ve diğer Türk cumhuriyetlerini sürekli desteklemiştir. Biz de elimizden geldiği kadar Türkiye’nin uluslararası girişimlerine destek vermeye çalışmaktayız.
Eğitimden kültüre, ekonomiden sanayie pek çok alanda yoğun olarak gelişmekte olan Kazakistan-Türkiye ilişkilerinin stratejik boyutu 2009 yılında resmiyete dökülmüş ve taraflar Stratejik Ortaklık Anlaşması’nı imzalamışlardır.
Kazakistan-Türkiye ilişkilerinin “stratejik” olarak tanımlanmasının temelinde sadece devlet başkanlarının siyasi iradeleri veya dış politika eğilimleri değil, daha da derinde yatan jeokültürel, jeopolitik ve jeoekonomik nedenler bulunmaktadır. Bu yapısal sebeplerden dolayı ikili ilişkiler zaman geçtikçe daha kurumsal hale gelmiştir. Nitekim Turgut Özal ile başlayan Türkiye’nin Türk Dünyası açılımı Süleyman Demirel ile devam ettirilmiştir.
2002 yılında Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) hükümetleri döneminin başlaması ve ülkede siyasal istikrarın kurulması Kazakistan-Türkiye ilişkilerini etkilemiştir.
Bugün gelinen noktada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Elbaşı Nursultan Nazarbayev ve Cumhurbaşkanı Kasım-Jomart Tokayev ile yakın temasları Kazakistan-Türkiye ilişkilerine ivme kazandırmış bulunmaktadır.
Kazakistan bağımsızlığının 30. yılında ve aynı zamanda diplomatik ilişkilerin 30. yılına yaklaşırken Kazakistan-Türkiye ilişkileri, Avrasya kıtasında yaşanmakta olan yeni dönüşümler ışığında daha da önemli hale gelmektedir. Bu çerçevede konuşmamda jeokültürel, jeopolitik ve jeoekonomik boyutları başlıklarında ikili ilişkilerin stratejik doğasını ele alacağım.
***
Kıymetli Katılımcılar!
Kültür ve kimlik konusunu Kazakistan-Türkiye ilişkilerinin temeli olarak nitelendirebiliriz. İki ülke arasındaki ilişkilere stratejik boyut kazandıran en önemli unsur kültürel ilişkilerdir.
Bu çerçeveden bakıldığında “Türk Dünyası” söylemi ve Türk kimliği, Kazakistan-Türkiye ilişkilerinin jeokültürel boyutunu oluşturmaktadır. İki ülkenin ulusal kimliklerini yakından incelediğimizde Türk kimliğinin önemli olduğu fark edilmektedir.
Kazakistan ve Türkiye’nin ulusal kimlikleri ve bu kimliklerin şekillendirdiği dış politikaları iki ülkeyi birbirine yakınlaştırmaktadır. Burada “Türk medeniyeti” ve “Türk Dünyası” kavramı iki devletin de önem verdiği konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye Türk Dünyası’nın Batı’ya açılan kapısı iken Kazakistan da doğuya açılan kapısı mahiyetindedir. Bununla birlikte Türk kültürü ve kimliği ile ilgilenen TÜRKSOY kurumu Ankara’da yer almakta; bu sürece daha bilimsel derinlik kazandıran Uluslararası Türk Akademisi Nur-Sultan’da bulunmaktadır. Bu arada TÜRKSOY anlaşmasının 1993 yılında Almatı’da imzalanması sembolik olarak Kazakistan için önemlidir.
Devletlerin ulusal kimliklerinin halk ayağına bakıldığında, Türkiye’deki Türkler Kazakistan’ı Atayurt olarak görürken Kazaklar da Türkiye’yi kardeş ülke olarak algılamaktadır. Bu ilişkiler dış politikaya da yansımakta ve yetkililerin arasında “kardeş ülke” söylemi sıkça kullanılmaktadır.
Ulusal kimlik açısından iki ülke arasında bulunan diğer bir önemli değer, bozkır Türk İslam anlayışıdır. Bu bağlamda Ahmet Yesevi üzerinde durulması gereken bir şahsiyettir.
Türkiye tarafı Ahmet Yesevi’nin Türk-İslam kimliğinin oluşmasındaki öneminin bilincinde olduğu için o dönemde taşra olarak sayılan Türkistan şehrindeki Ahmet Yesevi Üniversitesi’ne yatırım yapmaya başlamıştır. Bugün gelinen noktada Türk İslam yorumu olarak tanımlayabileceğimiz Yesevi öğretileri gündemdeki önemini korumaktadır.
Sonuç olarak, kültür ve kimlik konusu Kazakistan ve Türkiye’yi stratejik ortak haline getirmektedir. Bu alanın politika ve ekonomi gibi hızlı değişime uğramayan sabit karakterde olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, bahsi geçen ülkeler arasındaki stratejik ortaklıkların uzun vadeli olacağını öngörmek mümkündür.
***
Değerli Dostlar!
Kazakistan’ın bulunduğu jeopolitik ortam ve Türkiye’nin bulunduğu jeopolitik ortam doğal olarak ikili ilişkileri şekillendiren önemli etkenlerden biridir. Nitekim Türkiye Avrupa-Batı Dünyası ile sınır iken Kazakistan’ın kuzey ve doğu sınırları Türk Dünyası’nın Rusya ve Çin ile sınırını oluşturmaktadır. Bu bağlamda Kazakistan’ın güney ve güney batı sınırları ve Türkiye’nin doğu sınırları Türk Dünyası derinliklerine açılmaktadır. Böylece Türk Dünyası coğrafyası iki ülke açısından da güvenli arka cephe şeklinde algılanmaktadır.
Kazak dış politikası açısından Türkiye, jeopolitik anlamda dengeleyici unsur şeklinde değerlendirilmektedir. Bu durum aynı şekilde Türkiye için de geçerlidir. Bu karşılıklı gereksinim iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın jeopolitik boyutunu oluşturmaktadır.
Küresel jeopolitik bağlamında Türk Dünyası’nın Rusya-Çin-ABD üçgeninin ortasında yer aldığı herkes tarafından bilinmektedir. Bu bağlamda Kazakistan-Türkiye ilişkilerinin güçlenmesi Türk Dünyası’nın uluslararası politikada özne olarak ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
Özet olarak Kazakistan ve Türkiye’nin bulunduğu jeopolitik gerçekler göz ardı edilemez. Bu gerçekler iki ülkeyi daha sıkı işbirliğine zorlamaktadır. NurSultan-Ankara ekseninin, Avrasya’nın güvenlik garantörü olarak, bölgesel ve küresel dengeleri göz önünde bulundurarak dış politika üretmesi gerekmektedir.
***
Kıymetli Katılımcılar!
Jeoekonomi jeokültür ve jeopolitik kadar önemlidir. Zaten Avrasya kıtasının içinde yer alan Türk Dünyası’nın uluslararası politikadaki öneminin azalması, Avrupalıların kıtadan geçen İpek Yolu’nu by-pass eden deniz ticareti yollarını keşfetmesiyle başlamıştır.
Batılı devletlerin dünya ticaretini ele geçirmesiyle Batı medeniyeti diğerlerine oranla ön plana çıkmıştır. Öyleyse Türklerin “Dünya Adası” olarak bilinen Avrasya kıtasından geçen ticaret ve ulaştırma yollarına önem vermesi gerekmektedir. Bu da jeoekonomik boyutu gündemin ilk sıralarına taşımaktadır. Bu bağlamda Türk Dünyası’nın doğuya açılan kapısı olan Kazakistan ile batıya açılan kapısı olan Türkiye’nin işbirliği içerisinde olması kaçınılmazdır.
Çin ile Avrupa arasındaki İpek Yolları incelendiğinde Çin-Orta Asya-Hazar Denizi-Güney Kafkasya-Türkiye istikametinde gelişen “Orta Koridor” Türk Dünyası’nın önemini güçlendirmektedir. Dolayısıyla bu güzergâha Türk Dünyası hattı adını verebiliriz. Hatta buna Elbaşı Nazarbayev “Turan Koridoru” adını vermektedir.
Hem Kazakistan hem de Türkiye açısından Hazar bölgesinin jeoekonomik önemi ön plana çıkmaktadır. Kazakistan Hazar üzerinden bir yandan kendisinin enerji kaynaklarını uluslararası pazara ulaştırırken diğer yandan Çin’den gelen malları Güney Kafkasya ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırmaktadır. Türkiye ise Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattı, Hazar Denizi ve Kazakistan üzerinden Çin’e açılmaktadır. Dolayısıyla doğu ile batı arasında gelişmekte olan uluslararası ticaret ve ulaştırma yolları, Kazakistan-Türkiye stratejik ortaklığının jeoekonomik boyutunu oluşturmaktadır.
Kazakistan-Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler bağlamında diğer bir önemli konu da enerji nakliyatıdır. Bilindiği üzere Kazakistan petrol ve doğalgaz zenginidir. Türkiye ise yurt dışından enerji ithalatında bulunan bir ülkedir. Görüldüğü üzere Kazakistan ile Türkiye ekonomileri birbirini tamamlamaktadır.
Neticede bölgede gelişen jeoekonomik projeler, Kazakistan-Türkiye ilişkilerinin stratejik ortaklığını güçlendirmektedir.
***
Sonuç olarak, Avrasya’daki jeokültürel, jeopolitik ve jeoekonomik gerçekler Ankara ve NurSultan’ı daha etkin olmaya doğru itmektedir. Görüldüğü gibi, ikili ilişkilerin stratejik boyutu konjönktürel olmayıp, derin yapısal şartlarla şekillenmektedir. Dolayısıyla sadece kısa ve orta vadede değil, uzun vadede de Kazakistan-Türkiye ilişkileri stratejik boyutunu koruyacaktır.
Teşekkür ederim!
Kırgız Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Kubanıçbek Ömüraliyev’in
Türk devletlerinin kuruluşunun 30. yıl dönümüne ithafen
“Siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan Türk dünyası" başlıklı panelindeki konuşma metni
Sayın Türk Dünyası Parlamenterler Birliği Genel başkanı Nail ÇELEBİ ve Birlik üyeleri.
Değerli Büyükelçiler ve milletvekiller,
Kıymetli katılımcılar, bayanlar ve baylar!
Her şeyden önce böyle bir etkinliğe davet ettiğiniz için teşekkür ederim. Özellikle etkinliği organize edenlere teşekkür etmek isterim. Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarının 30. yılına ithafen düzenlenen bu etkinliğin başarılı geçmesini temenni ederim.
Tarih sayfalarına bakacak olursak, 30 yıl önce, 31 Ağustos 1991 tarihinde Kırgız Cumhuriyeti Bağımsızlığını ilan etti ve yüzlerce yıllık tarihimizde yeni bir sayfa açıldı. Bağımsızlığın 30. yıl dönümünün egemen bir devlet için kısa bir dönem olduğu açıktır. Ama herkesin bildiği gibi halkımızın ve ülkemizin 2300 yılı aşkın bir tarihi vardır.
Türkiye Kırgızistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olmuştur. Şu an Kırgız-Türk ilişkilerinin ve derin geleneksel dostluğunun başarılı bir şekilde gelişerek güçlenmekte olduğunu memnuniyetle belirtmek isterim. Kırgızistan ve Türkiye stratejik ortak ülkelerdir. İkisinin stratejik iş birliği Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Konseyi şeklinde cisim bulup iki ülkenin menfaatlerine uyum sağlamaktadır. Adı geçen Konsey Kırgızistan ile Türkiye arasında karşılıklı güven üzerine açık görüşmeler ve ikili sorunların yapıcı bir şekilde çözülmesi için kalıcı bir araç hâline gelmiştir.
Bulunduğumuz yılda Kırgız Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Sadır Caparov’un Türkiye Cumhuriyeti’ne yaptığı resmî ziyaretin iki ülke arasındaki dostane ilişkilere yeni ivme kazandırdığını söylemem gerekir. Ziyaret kapsamında Kırgızistan-Türkiye Yüksek Düzeyli Stratejik İş birliği Konseyi’nin (YDSK) V. toplantısı düzenlenip bunun neticesinde Cumhurbaşkanları Ortak Bildirisi ile yedi anlaşma ve mutabakat zaptı imzalanmıştır.
Diplomatik ilişkilerin kurulmasından bu yana ülkelerimiz arasındaki parlamentolar arası iş birliği aktif olarak gelişmektedir. İş birliğinin başarılı olduğunun göstergelerinden biri milletvekillerinin karşılıklı ziyaretleri dahil olmak üzere üst düzey ziyaretlerinin gerçekleştirilmesidir.
Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) çerçevesinde Kırgızistan ve Türkiye'nin aktif iş birliği belirtilmelidir. Ayrıca Kırgızistan-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu faaliyetlerini belirtmek isterim.
Kırgız Cumhuriyeti Jogorku Keneşi (parlamento) yeni üyelerinin seçilmesinin ardından (seçimler 28 Kasım 2021 tarihinde yapılacaktır), Kırgız Cumhuriyeti Jogorku Keneşi Dışişleri, Savunma ve Güvenlik Komitesi üyelerinden oluşan bir heyetin Türkiye ziyareti konusu üzerinde şu an çalışmalar yürütülmektedir.
Çok taraflı iş birliği çerçevesinde, en önemli formatlardan biri Türk Dili Konuşan Ülkeler İş birliği Konseyi (Türk Konseyi) ile iş birliği içinde olmasıdır. 12 Kasım 2021 tarihinde Istanbul’da Türk Konseyi üye devletlerin – Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkiye, Özbekistan yanı sıra gözlemci devletlerin – Türkmenistan ve Macaristan Cumhurbaşkanlarının katılımıyla Türk Konseyi’nin 8. Zirve toplantısı gerçekleşti. Toplantının ana sonucu – Türk Konseyinin adının Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirilmesi oldu. Onun Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirilmesi tarihi ve köklü bir dönüşüm olarak sayılmaktadır.
Zirvenin diğer en önemli kararlarından biri, 2040 yılına kadar işbirliği çerçevesini oluşturan ‘Türk Dünyası Vizyonu-2040’ Belgesinin kabul edilmesi ve 2022 yılında bir "Türk Yatırım Fonu" oluşturmaya yönelik Türk Devletleri Teşkilatı'na üye ülkeler arasındaki ekonomik bağların güçlendirilmesi oldu.
Türkiye Kırgızistan’ın dış ticaretinde özel bir yere sahip, ayrıca önde gelen yatırım ve ticari ortaklarından biridir. 30 yıldan beri yüzden fazla Türk iş insanı Kırgızistan’da işlerini yürütmektedir. 2021 yılında Türkiye vatandaşları ya da tüzel kişilerinin ülkemizde açtığı şirketlerinin sayısı 1000’i aştı.
2019 yılında Kırgızistan ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 519,2 milyon ABD doları olup 2020 yılında 507,5 milyon ABD dolarına tekabül etmiştir. 2021 Ocak-Eylül arasında 2020 yılı ile karşılaştırıldığında (341,9 milyon dolar) 239,5 milyon ABD doları artarak 581,4 milyon ABD doları (ihracat – 52,0 milyon dolar, ithalat – 529,4 milyon dolar) olmuştur.
Belirtilmelidir ki 2020 yılındaki iki ülkenin yıllık ticaret hacmine (507,5 milyon dolar) 2021 yılında sadece 8 ayda ulaşılmıştır.
Bu ilerlemenin önemli sebebi, iki ülkenin hükûmetleri, parlamentoları ve büyükelçilikleri arasındaki yakın iş birliğidir.
Bu yıl, iş insanlarının yaptığı çalışmaların yanı sıra, ticari ve ekonomik alanlardaki faaliyetler açısından verimli bir yıl oldu. Onların arasında şunları belirtmek gerekir: Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sayın Sadır Caparov'un 9-11 Haziran tarihlerindeki Türkiye ziyareti çerçevesinde İş Forumu, Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay'ın Kırgızistan ziyareti ve 10 Eylül’de Bişkek’te ticari ve ekonomik iş birliği ile ilgili 10. Kırgız-Türk Hükûmetlerarası Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) Toplantısı, çeşitli iş gruplarının Kırgızistan ve Türkiye'ye yaptığı ziyaretler, ayrıca TOBB Başkanı Sayın Rıfat Hisarcıklıoğlu başkanlığında iş insanları heyetinin ziyaretleri vesaire.
30 yıllık diplomatik ilişkilerin, kültürel ve insani iş birliği alanında birçok başarılı
etkileşim örneği vardır. Bunlardan en önemlilerinden biri Kırgız-Türk Manas Üniversitesi'dir. Bu üniversite yalnız iki ülke için değil, tüm bölgeye uluslararası standartlara uygun yüksek vasıflı insanları hazırlamaktadır.
Bağımsızlık yıllarında Türkiye ve Kırgızistan'daki üniversitelerde yüzlerce Kırgız ve Türk öğrencinin eğitim gördüğünü belirtmek isterim. Yakın işbirliğinin bir neticesi olarak bu sayının önemli ölçüde artmaya devam edeceğini umuyorum.
Sağlık alanındaki iş birliğimiz de verimli olmaya devam ediyor. Örnek olarak Bişkek'teki Kırgız-Türk Dostluk Hastanesi'nin açılışını belirtmek isterim. Şu anda hastane ana işlevini yerine getirmekte ve vatandaşlara yüksek teknolojili tıbbi hizmetler sunmaktadır.
Kırgızistan’nın girişimiyle 2014, 2016 ve 2018’de düzenlenen Dünya GöçebeOyunları, kardeş Türk cumhuriyetleri arasında iş birliğini geliştirmeyi amaçlayan en önemli kültürel etkinliktir. Eylül 2022 tarihinde Türkiye’nin Bursa şehrinde yapılacak olan IV. Dünya Göçebe Oyunları’nın başarıyla gerçekleştirileceğine inancım tamdır.
Son zamanlarda özellikle genç nesle Kırgızistan’ı tanıtmak amacıyla Büyükelçilik Türkiye’nin yerel yönetimleri ile yakın iş birliği içinde çalışıp bir dizi kültürel proje ve etkinlikler gerçekleştirdi. En son gerçekleştirdiğimiz faaliyet, Ankara’nın Keçiören ilçesinde Cengiz Aytmatov’un ve Manas’ın, Etimesgut ilçesinde ise Kırgız Cumhuriyeti'nin İlk Hükûmet Başkanı Cusup Abdrahmanov'un heykelinin dikilmesidir.
Ayrıca Kırgız Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının 30. yıl dönümü vesilesiyle Büyükelçilik son 5 ayda Ankara'nın çeşitli yerlerinde çok sayıda fotoğraf sergisi düzenledi. Bunların ilki Kırgız Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Sadır Caparov’un Türkiye Cumhuriyeti’ne yaptığı resmî ziyaret sırasında, 9 Haziran 2021 tarihinde iki cumhurbaşkanının katılımıyla Türkiye Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirilmiştir. Ondan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, Dışişleri Bakanlığı’nda, Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’nde, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde ve Gazi Üniversitesi’nde düzenlendi.
Yukarıdaki girişimlerin gerçekleşmesi iki ülke arasındaki ilişkilerin yüksek seviyesini göstermektedir.
Büyükelçiliğin temel görevlerinden biri vatandaşlarının haklarını korumaktır. Bu alanda, iki ülke vatandaşları için 90 güne kadar vizesiz rejim ve Sosyal Güvenlik Anlaşması gibi iki ülke arasında birçok anlaşma vardır. Örneğin Sosyal Güvenlik Anlaşması’na göre yasal olarak çalışan ve sigorta primi ödeyen iki cumhuriyetin vatandaşları hem Kırgızistan’da hem de Türkiye’de emekli maaşı ve sosyal yardım alma imkânına sahiplerdir. Şu anda, bu anlaşma tam olarak yürürlüğe girip başarıyla uygulanmaktadır.
Siyasi, ekonomik, kültürel ve eğitim alanlarında ikili ilişkilerin başarılı bir şekilde gelişmesinin birçok örneği vardır. Ama bunları anlatmak için fazla zaman gerekiyor.
Sözlerime son verirken Kırgızistan ile Türkiye arasındaki iş birliğinin ve derin ilişkilerinin daha da gelişmesini ayrıca ülkelerimizin başarılı olmasını dilerim.
Dikkatiniz için teşekkür ederim.
BASIN HABERLERİ
Comments